27 Şubat 2013

The Codex ve Kitap Oburları Hakkında


Bu yazıyı neden yazma gereği duyduğumu hiç bilmiyorum sanırım gaza geldim =)

Çok fazla kitap okuyan, çok fazla yorum yapan ama kitaplarla ilgili hiç bir yerde kendini göstermek istemeyen birisiydim. Okuduğum her kitabı kitap okuyan arkadaşlarıma anlatmaktan büyük zevk alıyordum. Bir yerden sonra Hazal isyan edip bana blog açtırmaya çalıştı. İlk denemesi başarısızlıkla sonuçlandı. Sanırım geçen sene Nisan-Mayıs arasında blog açmayı düşünüp sonrasında vazgeçtim. Hem okuldan dolayı zaman bulabileceğimi pek sanmıyordum hem de utangaçlığımdan tanımadığım insanların yorumlarımı okuması beni geriyordu.

Ağustos-Eylül gibi Hazalın ikinci denemesi bu sefer sonuç verdi. Cidden uğraştım blog ismiydi temasıydı falan. İlk yorumumu yazdığımda sadece bir kaç arkadaşa gösterdim. Çok kötüydü. Ben de biliyordum gerçi kötü olduğunu ama deneyimsizdim bu konularda. Hala deneyim sahibi olmadığımı ve bazı yazılarımın vasat olduğunu düşünüyorum. Ama bazısı cidden hoşuma gidiyor =) Vay bee ben yazdım bunu! dediklerim de var. Sonuçta blogumdaki yazıları ben beğenmeliyim başkasının yazıma burun kıvırması umurumda değil.

Blogu ilk açtığım zamanlarda bir kitabın kapağına yorum yazmıştım. Bir anda bloguma bir dolu adsız yorum gelmişti (demek ki birilerinin canını sıkmışım). Yazdıklarıma "sen nasıl bunu yazarsın" diyenler vardı. O zaman da demiştim. Bu Benim blogum. Adından temasına, yazılarından yorumlarına kadar her şeyi Ben yazdım. Benim düşüncem olduğu için yazdım, bir başkasının düşüncesi olduğu ya da başka insanlar böyle düşünmemi istediği için değil! O zamandan bu zamana (topu topu 5 aydır) her ne yazdıysam hepsinin arkasındayım. Kitapları, çevirmenleri, yayınevlerini poh pohladığım da olmuştur yerdiğim de. Ama hiçbir zaman sırf ilgi çeksin diye yazı yazmadım. Aksine sıkıcı yazılar yazıyor olabilirim. Bu da benim tarzım =D

Yayınevlerinin bloggerlara kitap göndermesi olayına gelirsek... Bu güne kadar hiç bir yayınevine "bana kitap gönderin" demedim. Yazdığım tüm mailler turlar içindir. Hazal'ın bende en gıcık kaptığı özelliklerimden biri gururum. Asla gidip de kendim adına bir şey istemem. Kitap gönderilen arkadaşlara da hasetle bakıyorum (özellikle ismi lazım değil bir yayınevinden olanlara). Durum şu ki o arkadaşlar bu kitapları cidden hak eden yazılar yazıyorlar. Ancak bazen benim de dikkatimi çeken şeyler oluyor. Kitaba 2 puan verip yorumunda bunu belirtmeyen ya da yorum bile yazmayanlar da var. Bu bana göre ikiyüzlülüktür. Ve "ya yayınevi bundan sonra kitap yollamazsa" korkusuyla yapıldığına eminim. Ancak bunlardan bahsederken genelleme yapılmaması gerektiğine inanıyorum. Bugün SaklamaKabı'ndan Eren blogunda bir inceleme yazısı yayınladı. Yayınevinden yorumlamak için istediği kitaba 1 puan vermiş. Geçenlerde başka bir kitaba da 2 vermişti. Onun ne suçu var ki bu genellemenin arasına giriyor? Ya da kitabı gerçekten sevdiği için 4 ya da 5 puan verenlerin ne suçu var? Sırf tepki göstermek için bir şeyler yazıyorsanız bunu bu şekilde yapmayanları karıştırmadan yapın. Kimse sizi rahatsız eden direk söyleyin. Söylemekten çekiniyorsanız bu kadar cüretkar yazılar da yazmayın. Hiç ama hiç hoş değil!

Blog turlardan sonra bloggerlar daha bir dikkat çekti. Pek çok yayınevi kendince bu projelerde var olmaya çalışıyor. Tur mantığı daha yeni oturmaya başladığı için pek çok sorunlar da yaşanıyor. Biz de yaşadık. Bazı yayınevleri ise bloglara kitap yolladı. Bu şekilde reklamlarını yapmaya çalıştıkları için yayınevlerini suçlayamayız. Nitekim bloglara kitap göndermenin tek başına yetersiz kaldığı da yayınevlerinin bazısı tarafından fark edildi. Şimdi gözünü açan yayınevleri tur yaptırmaya çalışırken bu durumdan faydalanmak isteyen bloggerlar da yeni tur ekiplerini oluşturuyorlar. Kişisel görüşüm yeni tur ekiplerinin zamanlamalarının çok yanlış olduğu. Belki 5-6 ay sonra olsa bu kadar dikkat çekmezdi.


Blog turlar dedik biraz da Kitap Oburları'nı benden dinleyin.

İlk blog turu büyük ilgiyle takip etmiştim. Kim istemez ki böyle ilgi çekici bir projede yer almayı? İkinci tur ekibi kurulacağı zaman bana da teklif gelmişti. İstiyordum ancak hem çoğu yayınevleri bu turlara pek sıcak bakmıyordu (hala özellikle çok büyük yayınevleri bu şekilde düşünüyor) hem de diğer ekiple rekabet edecek bir farkımız olmadığı sürece böyle bir işe girişmemem gerektiğini düşünüyordum. Ekip kurulacağı zaman tüm düşüncelerimi ortaya koydum ama benim gibi düşünmüyorlardı. Dominant bir karakterim vardır. Liderlik yapmaya alışmışım ve bu kötü bir huy farkındayım =) Fikirlerim ilgi görmediği için ekip daha oluşmadan önce çıktım. Kafamda şekillenen şeyler vardı. Farklı, dikkat çekici şeyler olduğunu düşünüyordum. Doğru zamanda ve doğru kitapla tur yapmalıydık. Sırf tur olsun diye asla tur yapmadım, yaptırmadım da =) Kitap Oburları işte bu düşüncelerle şekillendi. İsmi ve maskotu ilgi çekiciydi. Bir tarzımız vardı. Şirin olmak! Sevilen olmak! Yaptığımız her şey planlanarak üstünde uzun uzun düşünülerek yapıldı. Ekipteki üyeler de bu şekilde seçildi. Hepimizin diğerinden farklı bir özelliği vardı. Örneğin Gamze'nin konsept fotoları, Hülya'nın bu işlerle uğraşan kişilerle ilişkileri, Can'ın twitter ve facebookta sevenleri, Hazal'ın yaratıcılığı vardı. Benim görevim ise bunları birbiriyle harmanlamaktı. Can yoğun işleri nedeniyle ekipten çıkacağı zaman Pınar ile görüşmüştük. Çünkü hem yazdıkları ilgi çekiciydi hem de biz de yeterli olmayan şey yani yabancı dil vardı. Kısacası ekibimizde herkes birbirini tamamlıyordu.

Kitap Oburları'na asla laf ettirmem! Hele de konu özgünlük ise. Tur olayına çok farklı yaklaştığımıza ve insanlar tarafından sevildiğimize inanıyorum. Hiç değilse bu şekilde çok fazla mail alıyorum. En önemlisi de Kitap Oburları yorumlarını bu güne kadar hep objektif yapmıştır. Zaten yayınevlerinden tur desteği istediğimizde bunu altını çizerek belirtiyoruz. Kendimden örnek vereyim. İlk turumuzda Obsidiyen'in twilight'a benzediğini çekinmeden söylemiştim, Gabriel'in Cehennemi'ni resmen yerdim (yayınevini de çevirmeni de yazarı da) hem de hiç ilerisini düşünmeden... Kitap Oburları budur! Yaptığı işi en iyi şekilde yapmaya özen gösterir ve yayınevini rahatsız edecek olsa bile kitabın hakkı neyse onu verir. Bunu sadece Kitap Oburları yapıyor demiyorum. Asla da diyemem. Örneğin ÜKG turlarından birinde kitaba 2 puan verildiğini gördüm. Eğer bu objektiflik değilse ya nedir? Gerçekten ama gerçekten dikkat etmeden turlar hakkında bu denli kötü eleştiriler yapmak bana göre çok yanlış.

Tur ekipleri arasındaki rekabete de gelelim. Yeni ekipleri şimdilik izlemiyorum. Yalan söylemeyeyim. Bana göre yetersiz oldukları çok yer var ve kendi tarzlarına kavuştuklarında onları da desteklemekten memnun olurum. Şu an bu işi ciddi anlamda yapan 3 ekip var. Arada gerçekten büyük rekabet var. Okuyucu bunu farketmese bile aynı kitap için kaç kişi birbiriyle yarışıyor tahmin edemezsiniz. Ancak gönül ister ki kitabın turunu birimiz kaptıktan sonra konu kapansın, diğerlerine ekibi tebrik etmek ve turu izlemek düşsün... Bazen bazılarımız bana göre yolunu şaşırıp yanlış laflar ediyor. Kendince diğer ekiplere laf atıyor. Bunlar da hiç hoş değil. Her ne diyorlarsa ya da her kime diyorlarsa desinler bugün dediğim hiçbir şeyi asla üstüme ya da ekibimin üstüne alınmıyorum. İşimizi en iyi şekilde yapıyoruz. Her gün kendimizi geçmeye daha iyisini yapmaya çabalıyoruz. Ve bu ekip siz değerli okurlar bizi desteklediği sürece de var olmaya devam edecek.

Bu uzun yazıyı okuyan herkese teşekkürler =) Şimdi huzur içinde uyuyabilirim =P

7 yorum :

  1. Bu yazıyı kendisine cevap olarak yazdığınız yazıyı okudum, blogun isminde "Kitap" kelimesi de geçiyor, anladığım kadarıyla o yazıya cevaben yazmışsınız, açık ismini vermeyeyim :)

    Ben o yazıya da bu yazıya da katıldım ne yalan söyleyeyim, o yazıyı yazanın da doğru şeylerden bahsettiği yerler var, sizin savunmanız da oldukça yerinde. Rafların Arasından ekibinden Gamze'nin de içinde bulunduğu Kitap Oburları ekibine ben de toz kondurmam ama sanırım zaten sizi çok da fazla katmamış o yazıyı yazan kişi o genellemelerine. Çünkü takip ettiğim kadarıyla kitaplar konusunda zevkleri Kitap Oburları'nın turlar düzenlediği kitaplar konusunda sizlerle uyuşuyor, takip etmekten ilgi duyduğu bir blog tur ekibi hakkında uyduruk çıkarımlarda bulunmaz herhalde. Ya da ben çok iyi niyetliyim.

    Bir de, ne kadar eleştiriliyorsanız işinizi o kadar kendinize özgü yapıyor ve altından o kadar iyi kalkıyorsunuz demek zaten, o yüzden canınızı sıkmayın, biz takipteyiz =)

    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Bu yazıyı sanırım Gizem, Güngör'e cevap olarak yazmamış. Hatta birçok yerine katılmış gördüğüm kadarıyla. Onun genellemesini yanlış bulduğunu söylemiş, ama geri kalanın onunla hiç mi hiç ilgisi yok :/ Hatta sanıyorum ki kimler hakkında konuştuğunu kişilerin kendisi oldukça net anlamıştır. Yayınevinde çalışan kişilerden bile arkamızdan işler çevrildiğini, laflar edildiğini duyuyoruz. Uğraştığımız şeyleri duysanız eminim bu işlerden çoktan elinizi eteğinizi çekmiştiniz. Başta son paragrafta yaşanan içler acısı duruma katılmakla beraber yazının tamamı benim elimden çıksa böyle güzel ifade edemezdim.

    "Her gün kendimizi geçmeye daha iyisini yapmaya çabalıyoruz." Kesinlikle!

    Laf sokmak yerine herkes kendi turunu(!) yapıp kendini yenilemeye baksın. Biraz egolarından sıyrılsın. Bu kadar açgözlülük mide bulandırıcı. Bir kitap için değmez!

    YanıtlaSil
  3. Kesinlikle bende şuan senin ilk sefer hissettiğin gibi hissediyorum biraz utangaçlık ama daha yeni katılmış olmama rağmen biraz üzerimden attım diye biliriz :D ayrıca kitap incelemeleri hakkındaki yorumuna katılıyorum. bloggerlar eleştiriler hakkında özgürdür ve genelleme yapılması yanlış. ayrıca blog turlarını takip etmesi çok zevkli oluyor :)

    YanıtlaSil
  4. Öncelikle şunu söyleyeyim, eğer bu yazı benim yazıma yönelik yazıldıysa açıkçası çok üzülürüm; çünkü bu demek olur ki yazdıklarımın hiçbiri anlaşılmamış. Bakın ben ÜKG oluşma aşamasında sevgili blogger dostlarımdan teklif alan ancak zaman zaman blogumda da dile getirdiğim üzere iş yoğunluğumdan ötürü bu turlarda yer almak istemeyen bir bloggerım. Adı verilmeyen ama benim şimdi vereceğim genç yetişkin edebiyat türünün ülkemizdeki en iyi temsilcilerinden biri olan DEX Yayınevinin en başından beri kendisinden kitap alan ve bunu başka bloggerlardan özenenler, dileyenler olabileceğini ama edinemeyebileceklerini düşündüğüm için saklamaya çalıştığım yine de tabii ki onlara her fırsatta teşekkürlerimi sunup sizler gibi adil yorumlar yapmaya çalışan bir kişiyim. Hatta dünkü yazımın hemen öncesinde yine yayınevine sonsuz teşekkürlerimi sunup, zamansızlıktan kitapları vaktinde okuyamadığım ve başka kitap bloggerı arkadaşlarıma haksızlık olmaması için kendilerinden beni kitap gönderme listelerinden çıkartmalarını isteyen bir kişiyim. Bütün bunları yazmak bile beni utandırıyor, ama o kadar yanlış anlaşılmış ki yazılanlar "ben şuyum, ben buyum" diye şimdi cevap vermek durumunda kalıyorum. Biraz dikkat edilirse yazdıklarım (aslında uzun olan yazımın bir kısmı) "blog turları" düzenleyenler değil "haksız ya da yanlış yönlendiren" yorumlar yapanlarla ilgiliydi--ki bu da beni olduğu kadar sizler gibi başarılı kitap bloggerlarını ve tabii okuyucuları da rahatsız etmektedir. Dile getirdiklerim uzun yıllar süren birikimlerimin ve gözlemlerimin beni rahatsız eden ya da mutsuz eden kısımlarıdır. Bu cevabı buraya yazmak istedim ancak blogumda da paylaşmayı düşünüyorum takdir edersiniz ki aynı yanlış anlaşılmalar, üzücü durumlar oluşmasın. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  5. Yazı sana cevaben yazılmadı aslında. Şu aralar twitter ya da facebook hesaplarını kullanarak genellemelerle bazı bloglara laf atan kişiler var.
    Bana yayınevlerinden kitap falan gelmiyor. Yani üstüme alındığım için yazmadım bunu. Ama böyle yayınevlerinden kitap aldığı halde kitabın hakkı neyse onu veren arkadaşlarım var. Bu şekilde genelleme yapılarak yazılan yazılarla onlara haksızlık edildiğini düşünüyorum.

    Oburlar hakkında arkamızdan Hazalın da dediği gibi ileri geri konuşanlar oluyor ve bize bu konuşmalar ne yazık ki geliyor. Benim tepkim bu insanlara. Onlara kızgınım ve senin yazın sadece bardağı taşıran son damla gibi bir şey oldu. Yoksa yazdıklarının büyük bir çoğunluğuna ben de katılıyorum. Hatta yine ismini söylemek istemediğim başka bir yayınevi sahibi bloggerlara kitap göndermeyi düşündüğünü bizzat bana söylediği zaman kendisine bunun çok yanlış olacağını, blogların artacağını, yorumların objektif olmaktan çıkacağını ve daha bir çok başımıza gelen olayı çok önceden kendisine söyledim. Ancak gördüğünüz gibi beni dinlemediler ve sonuçta insanlar bu olaydan tahmin ettiğim gibi rahatsız oldu. Ben de arkadaşlarımla bu konuyu konuşurken rahatsızlığımı belli etmekten çekinmedim.

    Senin dediğin ve benim yine üstüme alınmadığım halde yanlış bulduğum konu özgünlük. Bana senin özgünlükten kastın Türkiye sınırları içinde kalıyormuş gibi görünüyor. Çok üzgünüm. Blogunda bundan önce yaptığın bazı şeyler yabancı bloglarda zaten vardı. Kısacası hepimiz bir yerden gördüğümüz ve beğendiğimiz şeyleri taklit edebiliyoruz. Bunun dışında bizlere ya da turlara laf atmadığını, yazdıklarının yanlış anlaşıldığını düşünebilirsin. Ama yazına gelen yorumların bazılarını ya da yazını okuyan bazı arkadaşlarımın da benim anladığım şekilde anladıklarını düşünürsek o zaman sen kendini doğru anlatamamışsın derim. Madem turların hepsini aynı kefeye koymuyorsun bunu başkalarının sana attığı yorumlara cevap yazarken belli edebilirdin. Çünkü bazı kişiler senin yazını bu şekilde anlamış ve sen onları düzeltme gereği duymamışsın bile.

    Dex konusu beni ilgilendirmez. Dediğim gibi kitapları alan kişilerin çok güzel yorumlar yazdığına inanıyorum. Asla da onlara niye gidiyor da bana gelmiyor demedim =) Yani yazımdan bunu çıkartıp da söylemen pek hoş olmamış bence. Şu haliyle yorumundan dexten kitap alanlardan rahatsız oluyormuşum gibi bir sonuç çıkıyor. Bu hiç hoş değil.

    Blogunu beğeniyle takip ediyorum. Yazılarını okumaktan büyük keyif alıyorum. Blog senin dilediğini yaz, dilediğini yazma sana kalmış. Ben seni takip etmeye devam edeceğim =) Yalnızca eleştiri yaparken ucunun yanlış kişilere de değmemesine dikkat etmeni diliyorum...

    YanıtlaSil
  6. Ben daha yazıma başlarken kitap bloglarının belli temaları olduğunu, yaptıkları işlerin benzediğini hatta bazen başlıklara kadar aynı şeylerin yapılması gerektiğini söylemiştim ama ben bunları taklit olarak görmüyorum, taklit başka şekillerde karşımıza çıkıyor ne yazık ki, yoksa kendi yaptığım bir şeyi neden başkaları yapıyor diye eleştireyim bu tabii ki çok yanlış olur. Benim özgünlükten kastım herkesin kendi tarzı, kendi düşüncesi olması gibi örneklendirebileceğim şeyler. Böyle blogları izlemek hepimize keyif vermiyor mu? Kitap Oburları'nı duyduğumda resmen atladım, hemen takibe başladım ki farklılığınızı gösterdiğiniz ve bahsettiğim gibi bir "özgün" tarafınız olduğu için. Belki de sen de bu nedenle beni takip etmekten keyif aldığını söylemişsin, ne mutlu bana.


    DEX konusunda hiçte öyle bir şey düşündüğünü söylemek istemedim, aksine ben de yazımın yalnızca bir kısmının bu kadar yanlış anlaşılmasına yönelik birçok kişiye belirtme gereği duydum bazı detayları (zaten dediğim gibi bloga da bu nedenle buraya yazdıktan sonra bir açıklama yaptım). Daha önce dediğim gibi kitapların bloggerlara gelmesi benim en çok istediğim şeylerden biriydi, yayınevlerinin bu çalışması günümüz kitap bloglarının geldiği yer, kitap blog turları vs. bunlar güzel şeyler. Ben bloga başladığım zamanlarda niye ülkemizde yok diye üzülüyordum, şimdi bu çalışmaların yapılması güzel.


    Tekrar tekrar aynı şeyleri yazmayayım ama yazdığım uzun bir yazıydı, farklı şeylere değinmek isterken ne yazık ki bazı parçalar daha dikkat çekici oldu, şaşırmadım. İnsanlar diledikleri gibi düşünme özgürlüğüne sahipler, ne yazarsanız yazın herkes olayları kendi bakış açısına göre yorumlar. Son yazdığına gelecek olursak eleştiri yaparken de birileri üstüne alınacak diye içimden gelenleri yazmaktan çekinecek değilim; eğer ortada yanlış bir şey varsa bunu belirtmekten çekinmem. Zaten doğru işler yapan insanlar yazılanları okur, değerlendirir kendilerince görüş bildirirler veya bildirmezler. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  7. Eleştiri yapma asla diyemem ne haddime! Yap tabii ki =) Benim orada demek istediğim sadece yanlış anlayanlar olduğunda bunu düzeltmeye çalışman. Sonuçta çok fazla takipçin var pek çoğu bizi bilmiyor ve yazdıklarını ilk okuduklarında "aaa öylemiymiş" diyip bizim için de aynılarını düşünüyor. Buna mahal vermemeni diledim sadece. Bu konuyu daha fazla uzatmayalım. Yanlış anlaşılmaların olması çok doğal. Ancak yazımın %80i sana değildi. Bunu tekrar belirtmek isterim. Sadece çok doluyum ve patlamam için bir sebep gerekiyordu =D Senin yazın durumuma tuz biber ekti diyelim. Sevgiler =)

    YanıtlaSil