14 Şubat 2013

Beni Seç - Kiera Cass


Kitap: Beni Seç
Yazar: Kiera Cass
Yayıncı: DEX
Yayın Tarihi: Şubat 2012
Sayfa Sayısı: 300
Tür: Distopya, Genç-Yetişkin, Romantizm
Goodreads | Okuoku | D&R

Bir prens nasıl tavlanır?
Illéa ülkesinde tüm genç kızlar doğdukları günden beri sınıf atlamanın peşinde. Paha biçilmez mücevherlere, göz alıcı elbiselere ancak bu şekilde sahip olabilecekler. Bunun için tek bir şansları var: SEÇİM. Kıyasıya bir mücadeleyle geçen Seçimi kazanmanın tek yolu Prens Maxon'ı kendine âşık etmek. 
America içinse Seçim, bir kâbustan farksız. Bu yarışa girmeyi kabul ederse, kendisinden aşağı sınıftan olduğu için herkesten gizlediği aşkı Aspen'i arkasında bırakmak zorunda kalacak. Öte yandan bu, ailesinin tek kurtuluş şansı.
America saraya adım atar atmaz, kendini esrarengiz bir dünyanın içinde bulacak. Saray hiç de dışarıdan göründüğü gibi olmayacak.
35 kızın katıldığı vahşi bir yarış nasıl kazanılır?

Veeee büyük gün geldi! Beni Seç çıktı! Geldiği gün okundu ve hunharca bitirildi! Şimdi etkisinden kurtulmak var. DEX sen bana neler yapıyorsun böyle T_T


Monarşi ile yönetilen Illea'nın (üçüncü dünya savaşından sonra Amerika'nın olduğu yerde kurulan bir ülke) Prensi evlilik çağına geldiğinde hangi sınıftan olursa olsun ülkenin en güzel ve en yetenekli kızları için karşı koyulamaz bir şans doğar. Evlilik çağına gelmiş bütün Illea kızları SEÇİM adı verilen Prens'in gelecekteki eşi ve tacın sahibini seçen bir organizasyona katılma şansı bulur. 35 kızdan biri olmak için form doldurmaları ve fotoğraf çektirmeleri gerekir. America Singer için ise bu seçimin hiçbir önemi yoktur. O ne prensin ne de tacın peşindedir. Aşık olduğu adam, kendinden düşük sınıftan olan Aspen ile evlilik hayalleri kurmaktadır. Ancak hem annesinin baskısına hem de Aspen'in ileride pişman olacağına dair inancına daha fazla karşı koyamaz ve SEÇİM'e katılır. Beklemediği şey ise 35 kız içine girecek olmasıdır. İsmi okunduğu andan itibaren tüm hayatı değişecek, kendini birbirine düşman kesilen 34 kızın içinde bulacaktır. Prens Maxon ile karşılaştığı anda ise tüm düşünceleri yavaş yavaş değişmeye başlar.

Kitap yurtdışında ilk çıktığı zaman kapağına aşık olmuştum. "Bu kitap Türkçe'ye çevrilmeli!" diyordum kendi kendime. Ve çevrilecekse eğer orjinal kapakla basılmalı... Keşke başka şey isteseymişim. Çünkü The Selection'ı herhangi bir yayınevi değil DEX aldı! Duyurusunu yaptıkları gün evde sevinç çığlıklarını atmaya ve gün saymaya başlamıştım bile. Dün kitap geldiği gibi daha fazla dayanamadım ve kitaba başladım. Ön okumayı zaten bir kaç gün önce okumuştum ve kaldığım yerden devam etmek bana zaman kazandırmıştı. (Ön okuma denen şeyi bulana benden sevgiler )

Kitap başlarda biraz yavaş ilerliyor. America'nın hayatını, Aspen'e duyduğu aşkı ve SEÇİM uzuuun uzun anlatılıyor. Bir yerden sonra "hadi artık saraya gideliiiim" demeye başlıyorsunuz zaten.

Aspen

Illea'da kast sistemini, sınıf 1den 8e geçerken insanların nasıl fakirleştiğini ve aç kaldığını görüyoruz kitapta. America 5. sınıftan (sanatçılar sınıfı) ve ailesi geçim sıkıntısı çekenlerden. Sosyal statüsü kendisinden bile daha düşük (6. sınıftan) olan Aspen'e aşık ve ileride onunla evlenmeyi umuyor. Para mı aşk mı sorusunu yönelten yazarımız sayesinde "acaba ben ne yapardım" diye düşünmeden edemedim. Bu konuya çok fazla yabancı değiliz aslında. Evlilikte kadının altında ezildiğini düşündüğü için mutsuz olan, evliliği yıkılan pek çok erkek var. Aşk ne kadar büyük olursa olsun parasızlığın getirdiği zorluklar aşkın ölmesine sebep olabiliyor. Bence Aspen de onları temsil ediyor ve bunun bilincinde olarak America'yı SEÇİM'e yönlendirmeye çalışıyor. Bunu yapmaktan nefret etse bile... Karakterlerimiz için durum ne olur bilinmez ancak ikilinin bunun yüzünden büyük acı çektikleri belli. Bunları okurken duygulanmamak elde değil.


"Ben bağış yapılacak biri değilim America. Ben bir erkeğim. Benim karşımdakine bakıyor olmam lazım."
Aspen | Sayfa 51

Prens Maxon

Saraya adım atışımızdan itibaren asıl eğlence başlıyor! Tacın peşinde 35 kızı birbirini yiyip dururken görmek hayli komik. Ne zaman saç saça baş başa girecekler merak etmeden duramıyorsunuz. Özellikle de Prens Maxon ortaya çıktıktan sonra. Kızlar birbiriyle didişedursun Maxon ile America tanıştıktan sonra pek şansları kalmıyor ne yazık ki. Ortada rekabet yok!! Keşke yazar diğer kızları biraz daha ön plana çıkartabilse ve Maxon'un kafasını karıştırmalarını sağlayabilseymiş. Ya da ne bileyim Maxon biraz daha oyuncu olsa fena olmazdı hani. Ama olaylar bariz bir şekilde Maxon ve America arasında geçiyor ve diğerlerine bunu masa tenisiymiş gibi izlemek düşüyor. SEÇİM'in Biri Bizi Gözetliyor (Saray Versiyon) olduğunu söylemiş miydim? Her hareketleri kameraya çekiliyor ve ulusal kanalda yayınlanıyor. Kızlarla ve Prensle konuşan şovmenleri bile var xD (Hmmm tanıdık geldi mi?)



"Sıradan bir kız olarak geçireceğiniz son gecenin keyfini çıkarın. Yarın, ne olursa olsun, hayatınız sonsuza dek değişmiş olacak. Ve eski ama iyi bir öğüt: Kendiniz olun."
Kraliçe Amberly | Sayfa 55

America'yı anlamakta çok zorlandım. Aspen'e aşıkken ne ara Maxon'a da mavi boncuk dağıtmaya ya da SEÇİM'e ciddi yaklaşmaya başlıyor? Duyguları değişiyor mu? Yoksa böyle hoş bir adamın ilgisi hoşuna gittiği için mi böyle davranıyor? Aslında bu merak daha 35 kızdan biri olduğunu öğrenmeden önce başlıyor. Maxon'a alıcı gözüyle bakmalar, 35 kızdan biri olduğunu hayal etmeler, Maxon başka kızlarla ilgilendi mi aman niye ilgileniyor diye düşünmeler falan... Kızım aklını başına topla! Kimi seviyorsun karar ver. Öyle bir ona bir buna olur mu hiiiç o_O


Düşmanlık da nereye kadar! Tacın sahibi kim olursa olsun arkadaşlığa değer veren kızlar da yok değil. America çok güzel arkadaşlıklar kazanıyor. Ancak onları kaybetmemek için uğraşsa iyi eder. Kimin gerçekleri söylediği, kimin ise rol yaptığı bilinmez. America'ya neden güvensinler ki? Ayrıca saraya tek bir amaç için gelenler de var. Gözünü karartmış "o taç benim olacak" diyerek önündeki tüm engelleri yakıp yıkmaya çalışan kızları da okuyoruz kitapta. Amaçlarına ulaşırlar mı bilinmez ama Maxon'u bunlarla tavlayamazsınız tatlıııım =P




Kitabın kapakları malum çok güzeller. Serinin ikinci kitabı The Elite kapağını daha önceden blogumdan duyurmuştum. İsminin neden "Elit" olduğunu kitabı okuduğunuzda anlıyorsunuz. Hatta ilk kitapta neden kızın üzerinde mavi elbise olduğunu bile öğreniyorsunuz =D Kitabın yurtdışı çıkış tarihi 23 Nisan. Sizi bilmem ama ben şimdiden neşe doldum *-* Ayrıca The Prince adında kısa bir hikaye de mevcut. Prens Maxon'un SEÇİM'den önce hayatında olan bir kızı anlatıyormuş. (Hmmm okumak lazım)

Uyumsuz kitabına "Açlık Oyunları'na çok benziyor." diyenlere sesleniyorum: Aman haa bu kitabı okumayın! Kiera Cass çok güzel bir kitap yazmış. Ancak her bölümde aklımıza Açlık Oyunları'nı getiren sahnelerle karşılaşıyoruz. Yazarımız çok etkisinde kalmış belli. Bunu görmezden gelemediğiniz takdirde kitaptan keyif almanız çok zor.

Hem eğlendiren, hem düşündüren, yeri geldiğinde duygulara boğan çok güzel bir kitaptı Beni Seç. Kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. 1 günde bitiveriyor. Zaten 300 sayfacık =( Resmen hevesim kursağımda kaldı. İkinci kitap çabucak çıksa da okusak =/

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder