27 Ocak 2013

Tanrıçanın Savaşı - Aimee Carter


Kitap: Tanrıçanın Savaşı
Yazar: Aimee Carter
Yayıncı: Ephesus
Yayın Tarihi: Kasım 2012
Sayfa Sayısı: 297
Tür: Genç-Yetişkin, Fantastik, Romantizm

Kate Winters ölümsüzlüğü hak etti. Ama hayatını Ölüler Diyarında, Henry ile birlikte geçirmek istiyorsa bunun uğruna savaşması gerekecek.

Bütün olanlar içerisinde, ölümsüzlüğü kazanmak en kolayı olmuştu. Kate, artık Ölüler Diyarı Kraliçesi olarak taç giymek üzere olmasına rağmen, kendisini her zamankinden çok daha yalnız hissetmektedir. Ölüler Diyarının hükümdarı olan Henry'ye karşı duyduğu sevgi günden güne büyürken, Henry ona karşı gittikçe mesafeli ve gizemli davranmaya başlamıştır. Kate'in taç giyme töreninin tam ortasında, evrende kendisini öldürebilecek kadar güçlü olan tek varlık tarafından alıkonur: Titanların Kralı, Kronos.

Diğer tanrılar her birinin sonunu getirebilecek olan savaşa hazırlanırken Henry'nin Tartarus'dan kurtuluşu yalnızca Kate'in elindedir. Ama Ölüler Diyarının sonsuz mağaraları içinde yolunu bulabilmesi için, geleceğini tehdit eden tek kişiden yardım talep etmelidir. Henry'nin ilk karısı, Persephone.
UYARI: Tanrıça serinin ikinci kitabıdır. İlk kitabı okumayanlar için spoiler özelliği taşır.

Tanrıçanın Savaşı'na başlamayı uzun süre düşünmüyordum. Daha okunacak çok kitabım var ve Tanrıça'yı pek beğenmemiştim. Ama Hazalcığım sağ olsun "Birlikte okuyalım" dediğinde başladım. (Hııı evet birlikte okuduk =/ Kız oyuna daldı kitabı falan görmedi gözü =P ) Kitaba dün gece başladım. Sonra bizimkiler uyudu falan ben habire içimden "Bu bölüm bitsin uyurum." diyorum. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum.  Annem geldi "Bu saatte hala kitap mı okuyorsun!" diye bir azarladı. Saat sabahın 6sı olmuş ve kitabın bitmesine son 10 sayfa kalmıştı =) Çok şaşırdım çünkü sabahın körüne kadar kendimi kaptırıp kitabı bitireceğimi hiç tahmin etmiyordum.

Tanrıça bana göre vasat bir kitaptı. Millet neden bu kadar beğenmiş hiç bilmiyorum. Benden iyi halden 3 puan almıştı. 2 vermeyi bile düşünmüştüm. Yazarın seçtiği konu her ne kadar ilginç de olsa anlatımı yetersizdi. Fantastik yanı ne tam olarak fantastikti ne de gerçek bir aşk vardı ortada. Tanrılar resmen ergenler gibi saçma sapan davranışlarda bulunuyor, Kate de saçma bir testten geçiyordu. Ayrıca konunun işlenişinde acemi bir yan vardı. Sevmedim arkadaş! Sevemedim ben o kitabı. Bu nedenle de devam etmek ile etmemek arasında gidip geldim ama kitap çıktığı anda sepetime eklemeden de edemedim =)

Bu kitapta ise bazı şeyler yerine oturdu. Yazarın hala fantastik yazmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sırf aşk romanına değişik bir hava katmak için bunu yaptığına inanıyorum. Ama gerçekten insanın içine işleyen bir aşkı anlatmış bu kitapta. Tanrıça'da yok olmamak için bir eş arayan Henry ile hem kendini bunu yapmak zorunda hissettiği hem de ona aşık olduğunu düşündüğü için evlenmeye karar veren Kate'in hikayesini okumuştuk. Ortada daha yeni filizlenen bir aşk vardı ve bunu Kate'in gözünden okumak bile o aşkı hissetmemizi sağlayamıyordu. Yazar bu kitapta karakterlerimizin aşkını sorguluyor ve bunu yaparak harika bir iş çıkartıyor. Kate bir yandan Henry'nin ondan neden evlendiğini ve bir gün Persephone'dan daha çok sevilip sevilmeyeceğini öğrenmeye çalışırken diğer yandan kendi aşkının büyüklüğünü ve buna değip değmeyeceğini anlamaya çalışıyor. Tabii Kronos'un uyanması, Calliope'un saplantılı aşkı ve Kate'e olan nefreti ve Persephone'un ortaya çıkışı durumu zorlaştırmaya ve ikilinin birbirinden uzaklaşmasına neden olmaya başlıyor. İkilinin aşkları için verdiği savaşı okumak inanın Tanrıların Kronos'a karşı verdiği savaştan daha güzel ve duygusaldı. Kitabı okurken kendimi Kate'ın yerine koymakta zorlanmadım ve onun üzüldüğü her an ben de duygulandım.

Dediğim gibi kitabın fantastik yanında kopukluklar çok. Özellikle betimlemelerinde bazı şeyleri kafamda canlandırmakta zorlandım. Adı üstünde Tanrıçanın Savaşı ama savaş sahnelerini hiç göremiyoruz. Bir yerlerde bir savaş oluyor ama yazar bunu okuyucuya aktarmaktan çekiniyor. Tanrılar hafif meşreplikleriyle ve işledikleri günahlarla "O zaman Kate'e niye test yaptırdınız o_O" dedirtiyor. Mükemmellikten uzak Tanrıları görmek güzel ama biraz da onları tanrı yapan özelliklerini görebilsek hiç fena olmazdı. Kitapta Kate ilk defa Ölüler Diyarına gidiyor ve kraliçe olduğu zaman üstleneceği görevler hakkında biraz fikir sahibi olma şansı buluyor. Yazar Ölüler Diyarını çok güzel düşünmüş ancak bazı yönlerden anlatımı yetersiz kalmaya devam etmiş. Her şeye rağmen Aimee Carter'ın Yunan Mitolojisine getirdiği bu ilginç yaklaşımı beğendiğimi de saklayamam. Kadın konu bulmakta çok iyi ama iş kitabı yazmaya geldiğinde yardım alması şart. Ya da dediğim gibi sadece aşk romanı yazsın.

Kitap harika bir sonla bitiyor. İşin aslı ben olayın öyle gelişmesini beklemiyordum. Kitabın sonunda hem şaşırdım hem de devamında neler olacağını merak ettim. Serinin 3. kitabı 26 Şubatta yurt dışında çıkıyor. Umarım Türkçe'sini çok fazla beklemeyiz.



Buarada yayınevlerinin orjinal kapak kullanmaktaki çabası ve gösterdikleri özen beni çok mutlu ediyor. Dün Gölge ve Kemik, daha öncesinde de Karanlık Sular'ın kapağından bahsetmiştim. Tanrıça ve Tanrıçanın Savaşı için de durum aynı. Kitabı elinize aldığınızda bile mutlu oluyorsunuz ve okuyucuya verilen değeri hissedebiliyorsunuz *-* Umarım böyle devam ederler =)

5 yorum :

  1. Mimledim seni The Codex. http://sihirbazinguncesi.blogspot.com/2013/01/liebster-blog-award.html

    YanıtlaSil
  2. Mimlendin.
    http://otakuandbookworm.blogspot.com/2013/01/liebster-blog-award.html

    YanıtlaSil
  3. Teşekkürler. Zaman bulduğum bir gün yapmaya çalışacağım =)

    YanıtlaSil
  4. Teşekkürler. Yapmaya çalışacağım =)

    YanıtlaSil